
Beyazıt’ta barikatı omuz omuza aşarak gelecek yürüyüşümüzü başlattık. Bizden çaldıkları her anı şeyi almak; ülkemizi bir avuç haraminin saltanatından kurtarmak için, bir sokakta, bir meydanda, bir kampüstü birlikte mücadele ettik.
Kalplerimizden sokağa taşan isyan bir anda ortaya çıkmış değildir. Bu ülke topraklarında 68’lerden bugüne sürdürülen gençliğin devrimci mücadelesinin yeni bir etabıdır. Bizim yürüyüşümüz de DEV-GENÇ’in anti-emperyalist bağımsızlıkçı yürüyüşünün bir parçası; kampüslerde kayyumlara karşı mücadelemiz de 70’lerin ODTÜ ÖTK’nın öğrencilerin söz ve karar sahibi olduğu doğrudan demokrasi deneyiminin yeni bir halkasıdır.
Bu mücadele tek adam rejimine karşı mücadele eden emekçilerin, kadınların, çevre ve köylü mücadelesi birikimlerinin üzerinde yükseliyor. Biliyoruz ki bu karanlık rejime karşı mücadele eden, teslim olmayan bu ülkenin ileri devrimci birikimleriyle birleşen bir gençlik mücadelesi asla yenilmez.
Denizler’den Mahir’lerden, DEV-GENÇ’ten bugünlere uzanan tarihsel mirasımızı sahiplenerek geçmişte aldığı derslerimiz ışığındaki yürüyüşümüzle, mutlaka ama mutlaka özgür bir geleceği kendi ellerimizle kuracağız.
Bu kararlılıkla bugün, ülkemizin yarınlara sahip çıkmak için; bu köhnemiş saltanata son vermek ve geleceğimizi kazanmak için örgütlü ve birleşik mücadeleyi çoğaltmaya çağırıyoruz!
Siyasal İslamcı faşizmin ülkemizi seçimlerin dahi geçersizleştiği bir totaliter rejime sürükleme girişimine karşı tüm farklılıklarımızla yan yana gelerek meydan meydan, kampüs kampüs kurduğumuz birliğimizi her alanda büyütmek en önemli sorumluluğumuzdur.
Bu içinde çok farklı eğilimler barındıran ve her aşamada dar grupçuluk etrafındaki parçalama girişimlerinin yarattığı olumsuzluklarla yüz yüze kalan böyle bir hareketin ortak mücadele kanallarının yaratılabilmesi, ancak örgütlü ve kurucu bir irade ile mümkündür.
19 Mart’tan bugünü bu birleşik mücadele anlayışı ve ortak mücadelenin sorumluluğu ile hareket eden devrimci gençler olarak, şimdi tüm ilerici, demokrat, yurtsever, cumhuriyetçi, devrimci gençliğin demokratik ve bağımsız hareketini birlikte yaratmaya çağırıyoruz.
Böyle bir kurucu gençlik iradesini tıpkı direnişimiz gibi, aşağıdan, katılımcı, doğrudan demokrasiye dayanan bir siyaset ve birleşik bir mücadele anlayışı ile adım adım birlikte inşa edelim!
İlerici, yurtsever, cumhuriyetçi, demokrat, sosyalist ve devrimci gençlerin bağımsız ve demokratik örgütünü yaratma yolunda İleri!
Faşizme olan tüm gençlerin devrimci eyleminin birliği için ileri!
Kayyumlara karşı özerk-demokratik üniversite ve söz ve karar hakkımızı kazanmak ileri!
Çağırıyoruz: Gençliğin birleşik hareketini hep birlikte kuralım!
Bugün bir dönüm noktasındayız. Onurumuza sahip çıkarak Beyazıt’ta barikata nasıl aştıysak, şimdi de birliğimizi ve mücadelemizi çoğatarak ülkemizin üzerine bir karabasan gibi çöken ve hayatlarımızı yutmaya çalışan bu kötülük iktidarını mutlaka ama mutlaka yeneceğiz.
Bugün demokratik, özgür bir Türkiye için bizden çalınan geleceğimizi, üniversitelerimizi kazanmak için sorumluluk alma, bir adım öne çıkma zamanıdır.
Kampüslerde, sokaklarda, meydanlarda ortaya çıkan gençliğin birleşik eylemini büyütmek ve kalıcılaştırmak bugünün en acil sorunudur. 19 Mart sabahı karamsarlık ortamını; direnişin, dayanışmanın güzelliğine çeviren bizlerin önünde yepyeni bir görev duruyor:
Gençliğin, demokratik, bağımsız, birleşik hareketini kurmak!
NEDEN SOKAKTAYIZ, NE İSTİYORUZ?
19 Mart’ta yalnızca bir kişi veya parti için sokaklarda değildik. 23 yıllık İslamcı-faşist, sömürü düzenine “Artık Yeter!” diyen binlerce öğrencinin aştığı barikatlar milyonların öfkesini mücadeleye, umuda dönüştürdü. Onlarca şehirde yüz binler olduk; bu iktidara teslim olmayacağımızı gösterdik. Boykotlar örgütledik, hayatı durdurduk, gençliğin birleşik eyleminin en güzel örneklerini yaşadık. Gözaltılar, şafak operasyonlarıyla muhalefetsiz bir tek adam rejimi kurmaya çalışanların hayallerini suya düşürdük.
Öğrenci mücadelesinin cesareti ve iradesi siyaseti parlamentoya sıkışmış gösteri siyasetinin dar koridorlarından çıkarıp, sokaklarda birleşik bir halk muhalefeti olarak örgütledi.
Bu ortak mücadele ülkenin yarınlarının bir avuç haraminin saltanatına teslim olmayacağının en büyük göstergesi oldu. Bugün bize düşen, bu direnme hareketinin ülkenin değişimine yönelmiş bir kurucu mücadeleyle birleştirmektir.
Ne için mücadele ettik, ne istiyoruz?
Gerici-faşist AKP iktidarı 23 yıldır her geçen gün memleketi daha da karanlığa boğmaya devam ediyor. Yağma politikalarıyla memleketi talan eden rejim, yoksuldan zengine olan servet transferini hat safhaya çıkarırken emekçi halkı bitmek bilmeyen bir yoksulluk girdabına sürüklüyor.
Yaratılan ekonomik krizle, eğitimin içinin boşaltılmasıyla, gerici yasa tasarılarıyla, türlü baskı politikalarıyla geleceksizlik ve özgürlüklerimizin kısıtlanması gençlik için birer norm haline getirildi.
Liseler müfredat değişimleriyle, ÇEDES’le, tarikat ve ülkü ocaklarıyla yapılan protokollerle, proje okul uygulamalarıyla iktidarın “dindar ve kindar” nesil hedefiyle dönüştürülmeye çalışıldı.
Eğitim iktidar eliyle tümüyle piyasanın çıkarlarına göre şekillendirildi, niteliksizleştirildi. Öğrenciler ve aileler dershanelere, özel okullara mahkum bırakıldı.
Parası olanın okuyabildiği, olmayanın ise MESEM’lerde çocuk yaşta sömürü çarklarına gönderildiği bir düzen yaratıldı.
Üniversite gençliği için yarı zamanlı ya da tam zamanlı çalışmadan okumak bir hayal haline getirildi. Okurken çalışmak ve çalışırken ölme riskiyle burun buruna olan bizlerin karşısına güvenilirliği bile olmayan bir diploma ve genç işsizler ordusu çıkıyor.
AKP iktidarında üniversiteler, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda dinci gericiliğin merkezi haline getirilmeye çalışılmıştır. Akademisyenler ihraç edilmiş, yerlerine yandaş kadrolar doldurulmuştur.
Öğrenciler okulları hakkında karar alma süreçlerinden tümüyle dışlanmış, kayyım rektörler üniversiteleri sarayın arka bahçesine dönüştürmüşlerdir. Bütün bu tablo, yalnızca AKP-MHP iktidarının değil, yıllardır sürdürülen neoliberal politikaların en açık sonucudur.
Ancak şurası kesindir: Bu saray rejimi değişmeden, bu düzenin hiçbir parçası değişmeyecek; yaşadığımız sorunlar katlanarak artacaktır. O halde iki aydır meydanları dolup taşıran, uğruna mücadele ettiğimiz ve yarınlarımızı kuracağımız taleplerimiz bellidir.
*Okurken çalışma, çalışırken ölme çerçevesini kırmak ve geçinebilmek istiyoruz.
*Kayyum rektörlerle AKP’nin arka bahçesine dönüştürülmeye çalışılan, bilimsel eğitimden hiçbir şekilde söz edilemeyecek üniversiteleri değil özerk ve demokratik üniversiteleri kurmak istiyoruz.
*Üniversitelerde söz, yetki ve karar öğrencilerin, akademisyenlerin, çalışanların özetle bütün üniversite bileşenlerinin olmalıdır.
* Üniversiteler, sermayenin kalifiye eleman ihtiyacını karşılamanın aracı değil eleştirel ve bilimsel düşüncenin merkezi olmalıdır.
*Din, dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim fark etmeksizin eşit ve özgür bir şekilde bir arada yaşamı savunuyoruz.
*Bütün baskılara, yasaklara, gözaltılara, tutuklamalara karşı demokratik ve özgür bir Türkiye istiyoruz.
*Bizler tarikat yurtlarına mahkûm olmak; yurtlarda, okullarda besin değeri yetersiz, kalitesiz beslenmeye mecbur kalmak istemiyoruz. Barınma hakkı için, nitelikli ve erişilebilir beslenme hakkı için sokaklardayız.
*Geleceksizlik, güvencesizlik sarmalına karşı geleceğimizi istiyoruz. Diplomamızın bir değerinin olduğu, uzun ve esnek çalışma saatleriyle emeğimizin pervasızca sömürülmediği, emeğimizin karşılığını alabildiğimiz, sosyal haklarımızın güvence altında olduğu bir gelecek istiyoruz.
* Elbette en acil talebimiz çok net: AKP’siz bir Türkiye istiyoruz!
O halde bizlere düşen görev de açıktır: Gerici, faşist AKP-MHP iktidarı karşısında, demokratik bir Türkiye ve özerk, demokratik üniversite talebi etrafında en geniş öğrenci cephesini kurmak!
SÜREÇ İÇERİSİNDE ORTAYA ÇIKAN YANLIŞ EĞİLİMLER
Mart’tan itibaren gençliğin muhalefet cephesi kampüs kampüs adım adım kuruldu. Saray rejiminin baskılarına teslim olmayan binlerce öğrenci barikatları aşarken bunun yollarını buldu. Ancak direnişimiz ikinci ayına yaklaşırken elbette çeşitli sorunlar, hatalı bakış açıları egemen hale gelip hareketimize zarar verebilmektedir.
Bu eğilimlerden birisi kendiliğinden oluşmaya başlayan bu birleşik direniş zemininin genel çıkarlarının karşısına kendi dar çıkarlarını koymak şeklinde oldu. Bunlar öyle ki süreç içinde birbiriyle rekabet etmek adına, karşısına eylem koymaya kadar varan bir garabete sürüklenmekten kurtulamadılar.
Bu tür yapıların tek derdi, öğrenci gençliğin en geniş zeminde bir araya geldiği bu muhalefet hareketine “biz buradan kaç kişi kaparız” tarzında kurnaz hesaplardan başka bir şey değildir. Genel öğrenci hareketiyle çatışma pahasına kendini büyütmeyi amaçlayan, bu birleşik muhalefet zeminini dağıtmaktan, parçalamaktan bile geri durmayan bir siyaset tarzından bahsediyoruz. Bu siyaset kavrayışı öğrenci gençliğin en acil taleplerini, ve toplumsal muhalefetin mevzi kazanmasını hiç umursamamaktadır.
Öte yandan, gençliğin birleşik, meşru ve militan mücadelesinden kopuk, kendinden menkul kof radikallik gösterileri ile bir yere varılmayacağı da ortadadır.
Bu hareketin en önemli niteliklerden birisi, siyasal İslamcı tek adam rejimine karşı farklı eğilimleriyle ortak bir mücadele zemini oluşturabilmiş olmasıdır. Bu her şeyden, her tür grupsal çıkarın ötesinde, ülkenin geleceğinin kazanılması için çok önemli bir dinamiktir. Buna karşın kimi liberal-kimlikçi bir zihinsel çürümüşlük içerisinde olan kesimler, her tür cumhuriyetçi ve yurtsever eğilimi (Mustafa Kemal sloganı) gördüğü yerde bir milliyetçilik (ve hatta sınırsız bir kafa karışıklığı içinde faşizm) tespitleri yaparak, mücadeleyi buna karşı yöneltmeye çalışıyor.
Bir başka eğilim ise iktidar güçleri tarafından da kullanılmaya açık bir ırkçı-faşist eğilimler üzerinden hareketin birliğini parçalamaya yönelik girişimlerdir. Bu iki özünde birbirinden çok farklı olmayan, aynı madalyonun iki yüzü olarak karşımıza çıkan marjinal eğilimlerini karşısında, gençlik içindeki farklı eğilimleri bir parçalanma unsuru haline getirmeden, onun ilerici bir gençlik hareketi olarak gelişen mücadele ve eylem birliğini çoğaltmaktan başka bir şey olamaz. Ülkenin içine sürüklendiği karanlıktan kurtuluşun yolu da buradan geçecek; öğrenci gençliğin ve tüm halkın sokak sokak oluşan birliği korunabildiği oranda Saray rejimi mutlaka ama mutlaka yenilecektir.
Bu yüzden en geniş öğrenci kitlelerini ortak talepler etrafında buluşturmak için mücadele etmenin bir parçası da bu yanlış eğilimlere karşı hem fikirsel olarak hem de pratik olarak alternatif bir siyaset tarzını ortaya koymaktır. Bütün bu dar grup çıkarlarına indirgenmiş, kitlelere üstten bakan siyaset tarzının alternatifini yaratmak ve doğru siyaseti işaret etmek önemli sorumluluklardan birisidir.
Tepeden, dayatmacı ve dışarından bir siyaset tarzı karşısında direnişin içinde de yarattığımız aşağıdan, katılımcı ve demokratik bir zeminlerle, yaratıcısı ve inisiyatifinin bizatihi gençlik olduğu bir mücadele ile gerçek bir değişimden söz etmek mümkün olabilir.
Dolayısıyla tüm bu hatalı tarzlara karşı yapılması gereken şey bellidir: İçinde çeşitli politik eğilimleri de barındıran geniş gençlik kesimlerinin saray rejimi karşısındaki birliğini ve mücadelesini kalıcılaştırmaktır. Şu açık ki: Hiç kimse 19 Mart’tan beri süren eylemlerden önceki pozisyonunda duramaz, rutinini devam ettiremez. 19 Mart eylemleri gençlik hareketi açısından bir milattır. Beyazıt’ta yıkılan barikat, ülkenin gidişatını nasıl tümüyle değiştirdiyse öğrenci muhalefetinde de yeni bir sayfa açmıştır. Bizlere düşen sorumluluk da bu sayfayı doldurmak; gençliğin demokratik, kitlesel, militan eyleminin açtığı yoldan yürümek, özetle birleşik öğrenci hareketini kurmaktır.
GENÇLİĞİN BİRLEŞİK MÜCADELE HAREKETİ YARATILMALIDIR
Geçtiğimiz aylardan bugüne liselisiyle, üniversitelisiyle apolitik ilan edilen gençlik kesimleri faşist tek adam rejimine karşı topyekûn bir mücadeleye girişti. Bu süreçte ilk başta barikatların yıkılmasıyla, sonrasında tüm Türkiye geneline yayılan akademik ve ekonomik boykotlarla, üniversitelerde alınan forumlarla kurulan meclislerle gençlik, siyasetin nesnesi değil öznesi olduğunu ilan etmiş ve sıkıştırılmaya çalışıldığı sınırları alaşağı etmiştir.
Şimdi yapılması gereken öğrencilerin kendiliğinden bir şekilde siyasetin öznesi olduğu bu hali kalıcılaştırmak, örgütlü bir şekilde gençliğin birleşik hareketini büyütmektir. Forumları, gençliğin katılımcı olabildiği ve gençliğin kendi yükselttiği talepler ışığında bunu sürekli hale getirecek alanları yaratmak ve bu alanları yaratırken tüm gençliğin hatta en geniş halk kesimlerinin ortak talebi olan bu siyasal İslamcı faşist rejimden kurtulma talebi ışığında birleşik bir gençlik hareketinin oluşturulması yönünde somut adımlar atılmasıdır.
Öğrenci gençliğin öncülüğünü yaptığı 19 Mart sonrasında en kritik ve en güncel görev bu öğrenci kitlelerinin ortak taleplerini yükseltecek ve hedefi kesin olarak işaret edecek birleşik öğrenci hareketinin yaratılmasıdır. Toplumsal muhalefetin kalanına da bu birleşik muhalefet anlayışının ulaşması için toplumsal muhalefetin en hareketli, en kitlesel ve militan kesiminin yani gençliğin bunu hayata geçirmesi bir zorunluluktur.
19 Mart’tan bu yana direnen öğrenci hareketinin bütünlüğünü esas mesele olarak kabul etmiş, bulunduğu her yerde gençliğin birleşik, militan eylemini büyütmeye çalışmış SOL GENÇ, şimdi daha büyük bir sorumlulukla birlikte direndiğimiz tüm ilerici, demokrat, cumhuriyetçi, devrimci gençlerin demokratik ve bağımsız hareketini birlikte kurmaya çağırıyor.
Nasıl ki Siyasal İslamcı faşist AKP diktatörlüğünü korkutan yegâne şey farklılıkları barındırmasına rağmen bu ortak, acil taleplerde buluşan geniş kitlelerin barikatıysa, yine bu rejimi yıkacak olan da geniş kitlelerin, bu çürümüş iktidarı tarihin çöplüğüne yollama talebinde bir araya gelmesidir. Nasıl ki bu rejimi yıkacak olan buysa özgür, demokratik ve tam bağımsız bir Türkiye’yi yaratacak olan da yine budur. Bu yüzden açıkça söylemek gerekir:
Bu çağrı; baskıya, zorbalığa, sömürüye, gericiliğe karşı özgür, eşit, demokratik ve tam bağımsız bir ülkeyi kazanmaya çağrıdır. Bu, ülkeyi kuracak olan geniş halk kesimlerinin en önünde saf tutmuş gençliğin birleşik muhalefet hareketini yaratmaya çağrıdır. Sokaklarda kendiliğinden bir araya gelip iktidarı tir tir titreten gençlik hareketinin bu birleşik direnişini kalıcı hale getirmeye, bir adım ileri taşımaya ve bu hareketi örgütlemeye bir çağrıdır.
Zaman bizleri bu hareketi hep birlikte oluşturmaya çağırıyor! Bugün, tüm kampüslerde, sokaklarda, forumlarda gençliğin kendi söz ve eylemini birleştirmek için bir adım öne çıkma zamanı! İlerici, demokrat, devrimci gençliğin bağımsız, birleşik, demokratik öz örgütünü hep birlikte kurma zamanı!
Özgürlüğümüz, haklarımız, geleceğimiz için
BARİKATI YIKTIK, SIRA SALTANATINIZDA!